19 Kasım 2013 Salı

E.Q

Duygusal Zeka' yla ilgili ilk yazım değil,evet. Ama şimdi iş yerinizde işinize yarayacağını düşündüğüm bir kaç duygusal öneri ve 5dakikanızı ayıracağınız bir test paylaşıyorum. 1cümlesi bile aklınızda kalsa kardır!:)Buyrun bakalım..
Duygusal zekâ kavramı, kısaca “kişinin hem kendi duygularının, hem de karşısındaki kişilerin duygularının farkında olması, onları anlaması, tanımlaması, kaynakları ve nedenleriyle bağlantılandırması, duygularını yönetmesi ve onlardan gerek kişisel alanda gerekse kişilerarası ilişkilerinde etkin bir biçimde yararlanması” olarak açıklanıyor izlediğim sunumda.Ve devam ediyor; 

Duygusal zekânızın derecesi hakkında kabaca da olsa, bir fikriniz olmasını istiyorsanız, bu kısa test sizin için faydalı olacaktır. Mümkün olduğunca dürüst davranarak cevap verdiğinizde, aynı kademedeki arkadaşlarınızın, yöneticilerinizin ve size bağlı çalışan kişilerin, size karşı olan bakış açılarını ölçebilirsiniz. Kendinize 1 ile 4 arası puan verin. Puanların anlamları şöyledir:
4= Tamamen bana uygun
3= Uygun
2= Uygun değil
1= Hiç uygun değil
                Soruların başına puanlamanızı yazın ve toplayın.
1. Zor anlarda bile, genellikle sakin ve olumlu kalabilirim.
2. Stres altındayken bile, elimdeki iş üzerinde sağlıklı düşünebilir ve işimin üzerine odaklanabilirim.
3. Hatalarımı kabul edebilirim.
4. Genellikle veya her zaman verdiğim taahhütleri yerine getirir ve verdiğim sözleri tutarım.
5. Hedeflerime ulaşmada kendi sorumluluğumu bilirim.
6. İşimde dikkatli ve düzenliyimdir.
7. Düzenli olarak, farklı kaynaklardan orijinal fikirler ortaya çıkarmak isterim.
8. Yeni fikirler üretmede iyiyimdir.
9. Karmaşık talepleri ve değişen öncelikleri kolaylıkla idare edebilirim.
10. Amaçlarıma ulaşmak için, güçlü bir eğilimle sonuç odaklıyımdır.
11. Teşvik edici hedefler belirlemeyi severim ve onlara ulaşmak için hesaplanmış riskler alabilirim.
12. Benden genç insanlardan da tavsiye alarak, performansımı nasıl geliştirebileceğimi öğrenmeye çalışırım.
13. Kurumsal ve önemli bir hedefe ulaşabilmek için fedakârlıklarda bulunmaya hazırım.
14. İşyerinin misyonunu kabul eder ve onunla özdeşleşebilirim.
15. Ekibim, bölümüm veya işyerimin değerleri kararlarımı etkiler ve yaptığım tercihleri ortaya koyar.
16. İşyerimin genel hedeflerini ileriye götürmek için aktif olarak uygun fırsatlar peşinde koşarım ve diğerlerinin bana yardım etmesine izin veririm.
17. Şu anki işimde ihtiyaç duyulan ve benden beklenen hedeflere ulaşmak için uğraşırım.
18. Engeller ve aksilikler beni kısa bir süre için yolumdan alıkoyabilir ancak durduramaz.
19. Kırmızı çizginin ötesine geçerek, eskimiş kuralları çiğnemek bazen gereklidir.
20. Yepyeni bir işe kalkışmak bile olsa, orijinal bakış açılarını yakalamak isterim.
21. Koşullar değiştiği takdirde, ben de taktiklerimi çabucak değiştirebilirim.
22. Bazı işlerin daha iyi yapılmasının yollarını bulmak ve belirsizlikten kurtulmak için, yeni bilgiler peşinde koşmak en iddialı olduğum şeydir.
23. Başarısızlık korkusu yaşayacağıma, başarı ümidiyle hareket ederim.
24. Üzüntü verici duygular ve dürtülerim işimde elimden gelenin en iyisini yapmama engel olur.
25. Genellikle kendimin ya da başkalarının kişisel kusurları için sorunlar ortaya çıkarmam.
Değerlendirme: 70 puanın altında alınan puan, bir problem olduğunu gösterir. Puanınız çok düşükse, ümitsizliğe kapılmayın.. Duygusal zekâ, aslında hepimizin farklı derecelerde yaşam boyu geliştirdiğimiz bir şeydir. Buna olgunluk da diyebilirsiniz.
Duygusal Zeka nasıl geliştirilir??
          Öneri 1: Kendinizi tanıyın.
          Öneri 2: Duygularınızı ve onları kontrol etmeyi öğrenin.
          Öneri 3: Kendinizi, kişisel özelliklerinizi başkalarına açık tutunuz.
          Öneri 4: İletişim kurma becerinizi geliştiriniz.
          Öneri 5: Problem çözücü olun.
          Öneri 6: Eleştiriye açık olun.
            
işyerinde ve tüm yaşamda başarının anahtarı: Duygusal zekâyı kullanabilmek ve duyguları yönetebilmektedir…

İyi Çalışmalar………………J

:)

Başarılı bir karikatür!!

18 Kasım 2013 Pazartesi

Bir Gül Düşünün..

'Daha önce hiç sahip olmadığın bir şeye sahip olmak istiyorsan,daha önce hiç yapmadığın bir şey yapmalısın!!'
Güne bu tarz  motive edici cümleler okuyarak başlamayı sevenlerdenim ben de..Hissederek okunduklarında, daha enerjik ve daha üretken insanlar yarattıklarına inanıyorum..İnsan kendini daha güçlü, daha azimli hissediyor ve elbetteki bu da gün içerisinde yaptığı her şeye yansıyor. Sihir ya da tesadüf değil ..Sadece kendinizi daha iyi motive ettiğiniz için beyninizde buna ayak uyduruyor. Unutmayın ki beyin belli etmese de, kontrol edilmeyi sever,kontrol edin. Pozitif düşünün, pozitif olun, güzel şeyler okuyun ve bunları uygulamaya çalışın, inanın ki zor değil. Sadece 1gün deneyin,o gününün diğerlerinden daha iyi geçeceğini göreceksiniz.Ne demiş Mevlana; 
Kardeşim sen düşünceden ibaretsin
Geriye kalan et ve kemiksin
Gül düşünürsün , gülistan olursun
Diken düşünürsün dikenlik olursun

Umudunu kaybetme!

İnsanı üzen, kıran, canını sıkan,  “mutsuz” eden en temel kavram “kaybetmek ” değil midir aslında? Güveni kaybetmek, inancı kaybetmek, onuru kaybetmek, yolunu kaybetmek, neşesini kaybetmek, özgürlüğü kaybetmek, umudu kaybetmek...
Evet, şöyle bir baktığımızda “ kaybetmek” fiilini hangi kavramın yanına iliştirirsek  o kavramı yıkıma uğratmış oluyoruz. Ama yıkılan kavram değildir sadece, beden de yıkılır, ruh da. Hatta kişi, hayatını neyin üzerine inşa ettiyse yıkılan o olur.
İnsan bir kaç kez üst üste kaybetti mi bir şeyleri, her an kaybetme korkusunu hisseder. Bu korku, kişinin enerjisini azaltır, hatta yok eder. Enerji, doğru şekilde kullanılırsa, en büyük silahıdır insanın. Çünkü insan enerjisini nereye yönlendirirse, orası filizlenir. Enerjinin başarıya dönüşmesi, doğru seçimlerle gerçekleşir. Doğru adımlar, doğru seçimler, enerjiyi çoğaltır, güçlendirir. İnsanı da canlandırır, heyecanlandırır.
Enerjinin, düşüncelerinin, duygularının kontrolü sende. Nereye sürersen onları, oraya yol alır ruhun, bedenin. Olumsuzluklar yaşamış olsan da, üst üste defalarca kaybetsen de girdiğin yarışları, umudunu, hatta yolunu ; Bir dahaki sefere kazanmaya çok daha yakın olduğunu düşünmelisin her seferinde..

Bir kapı, diğeri açılsın diye kapanır, bunu unutma derim.

10 Eylül 2013 Salı

Duygusal Zeka

Psikologlara göre duygusal olarak akıllı olan kişiler ,olmayanlardan bir adım öndeymiş.Pekiiii, kimler o bir adım önde olanlar?
1.Duygularını doğru bir şekilde ifade edebilen ve algılayabilen bir kişiyseniz;
Örneğin asabi olduğu bilinen bir iş arkadaşınızla tartıştığınızda,onun aşırı derecede sinirlendiğini doğru olarak algılayabilirseniz,geri çekilme ve kavgayı başka bir zamana bırakmanın gerekliliğini farkedebilirsiniz.Bu şekilde başkalarına gösterdiğiniz tepkileri kendiniz ayarlayabilirsiniz..
2.Problem çözmeye yarayan duygulara erişebilen ve duyguları üretme yeteneği gelişmiş olan bir kişiyseniz;
Örneğin hangi üniversitede hangi bölümde okumak istediğimiz gibi önemli bir karar verme anımızda o an hissettiğimiz duyguya ulaşabilirsek ve gelecekte ne hissedeceğimizi kestirebilirsek hayatımızla ilgili önemli bilgiler elde etmiş oluruz.
3.Duygularını ve duygusal anlamlarını anlayabilen bir kişiyseniz;
Örneğin bir olay karşısında hissettiğiniz üzüntüyü, başka olaylara ya da kişilere yorumlamıyorsanız duyguların anlamlarını doğru eşleştirdiniz demektir.
4.Duygularını uygun bir şekilde yöneten ve ayarlayabilen bir kişiyseniz;
Örneğin öfkenizi yerinde ve doğru bir şekilde kontrol edebiliyorsanız...
Bir adım öne çıkmanıza gerek yok, zaten öndesiniz. Tebrikler !!!!

Psikolojinin Doğası

Geçenlerde 'Psikolojiye Giriş' adlı bir kitaptan okuduğum yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.
'Okumak, eğitim ve ilerlemenin kapısını açar' cümlesiyle başlıyor ve cok doğru bir noktaya parmak basıyor ve şöyle devam ediyor ; Çocukları okumaya teşvik etmenin en iyi yolu nedir? . Yazı, ulusal bir pizza restoranları zincirinin bu sorunun yanıtının bildiğini, o da 'çocukları ödüllendirmek' oldugunu söylüyor. Çocukların öğretmenleri aylık okuma hedefleri hazırlıyor, ve cocuklara bu hedefe ulaştıklarında Pizza Ödül Sertifikaları veriliyor.Sertifikasını bulundugu yerdeki pizzacıya götüren çocuk, bedava pizza kazanıyor.Ebeveynler ve öğretmenler bu yöntemin işe yaradığını söylüyorlar.bu sayede cocukları daha fazla okuyor.Okudukça pizza kazanıyor, kazandıkça da okuyorlar.Ne büyük başarı gibi görünüyor değil mi? Ancak yapılan araştırmalar sonucunda,  programın psikolojik olarak doğru olmadığı ortaya çıkıyor. Yani pizza programı bittiğinde ve okuma sonucunda bir ödül olmadığında çocukların okumaya olan ilgilerinin eskiye nazaran çok daha azalmış olduğu kanıtlanıyor. Bu örnek, ödüllerin bazen nasıl istenmeyen sonuçlara yol açtığını ve çocukların okuma gibi etkinliklere olan içsel ilgilerini zayıflattığını gösteriyor.
İnsanlar davranışlarının bedava pizza gibi dışsal etkenlere bağlı olduğunu gördüklerinde etkinlikten aldıkları keyife daha az önem vermektedirler, diyor yazar. Ve okumaktan keyif alıyor olsalar da ödüller gözlerine daha önemli görünüyor.
Kişinin kendi yaptığı davranışını açıklarken, neden dışsal nedenlere çok fazla vurgu yaptığı ve kişisel nedenlere yeteri kadar vurgu yapamadığı da zihinlerde biraz daha netleşiyor..

Evet

İçinde yaşadığın her seyi dışarı yansıtırsın, bu yüzden kişisel gelişimin ilk adımı tamamen içinde olup bitenlerle ilgidir.
Mutluluk, sevinç, endişe, kaygı, pişmanlık gibi bir çok duygu bir bakış açısı ve bir seçimdir, bu yüzden mutlu ve mutsuz olduğun her saniyenin senin seçimin olduğunu unutmamalısın. " Bana bunu yapmasaydı böyle olmazdı." " Bunu söylemeseydi olaylar buraya gelmezdi." " Hiç bir suçum yokken basıma bunlar geldi!" gibi cumleler gücsüzlüğü ifade eden  'kaçış cümleleridir.'  Sen; başına gelen her şeyin sorumluluğunu almalı, kendi yaşadıklarından asla bir başkasını sorumlu tutmamalısın. Bu, hayatın ile ilgili karar verme yetisini bir başkasına armağan etmektir, ki bu da kendimize yapacağımız en büyük haksızlık olur.
Doğru ya da yanlış yöne gitmen farketmez,yeterki sürücü koltuğuna SEN otur ve yanındakinden sadece müziği değiştirmesini iste. Tüm yolların nasıl bir anda açılacağına ve gideceğin yere ne kadar çabuk varacağına sen bile inanamayacaksın ....